25 Eylül 2012

KÜREK SESİ - İSMET ÖZEL


Epeydir içinden değil ama yanından geçmeyi istediğim bir şiir var. Aylardır dönüp duruyor aklımda. Lakin cesaretimi hiç toplayamadım.  Zor imiş  şiirin yanından geçmek bile desem “öyle “dersin değil mi sevgili Eko?

Kürek Sesi...İsmet Özel’in daha yenilerde haberdar olduğum şiiri. Şiir üzerinden halleşenler gizliden bilir neyden haberdar edeceklerini. Tuhaf bir bilgi. Bir dostum tam da içinde bulunduğum durumu tarife çalışırken, mevzunun etrafında kıvranırken söyleyivermişti. Aslında herkes kendini açıklıyordu ya da ortak bir alana giriyorduk, ortak bir sesi çağırıyorduk , bilemiyorum... Tek bildiğim;

"tanrı seslenmiş olamaz
kuşlar gelmiş olamaz
ben olmuş olamam
bu çok fazla

Kürek deyince; dedem, değişik ebatlarda kürekler ve kırmızı bir toprak aklıma geliyor. Zihnim en zararsıza uğrayarak , “fazla”yı uzaklaştırma gayretine düşüyor olmalı. Sonra küreğin toprağa dalış seslerinden oluşan bir müzik başlıyor. Küreğin yumuşak toprağa kayarkenki uysallığı...Kurumuş, katılaşmış toprağa karşı ise iniltilerle, toprağı yırtarak girişi... Sevgili Eko, çocukluğun bitip tükenmez bir hazine oluşunun sırrı korktuğumuz şeyleri oraya kaçırabilmemiz olabilir mi? Yoksa her şey çok fazla. Bu fazlaya karşı ne çok şeyden bahsedebiliriz. Ne çoktur fazlanın hikâyeleri. İnsana dokununca çıkan nedir? Dokununca derinlere kaçırılan, bir sır gibi saklanan nedir? Fazla hemen söylenir mi, ya da fazlayı kendi dahi bilir mi her zaman.

 İşte artık şiir, benim yollarımda yürümeye başladığında zihnimdeki görüntüler dedemden uzaklaşıp bir insan kalbine toprağa girer gibi giriyor. Beraberce söylüyor gibiyiz şimdi, bir duvarın dibine çöküp, kanımızı emmeyi görev edinmişlerin seslerine kulağımızı kapatıp;
"Kana kan dişlere diş saç saça başa baş
Tozutmadan ağdalandırarak
Bu çok fazla.

Herk edilmişliğin de tebessüme yer açan bir fasıla verdiğini
biliriz
Bu çok fazla
"



kunala

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder