İlk yazıdan sonra hangi şiire doğru yürümeliyim diye
bakınırken aslında birden karşılaşmayı, bir şiirin öylesine bir anda çıkıp
teslim almasını istedim. Belki de zihnimde yıllardır dolaşan şiirlerden birinin
akla gelivermesini... Ama benim gizliden istediğim karşılaşma biçimi
gerçekleşmedi. Epey şiir karıştırdım, bazı şairlere hayranlığım arttı, bazı
kelimeler öğrendim, bazı duygularım tarife kavuştu. Bütün bu iyi şeyler olurken
öyle bir şey oldu ki, ne okuduğum şiirler ne hatırımdaki şiirler içimde oluşanı
iyileştiremedi. Olanın geçmesi ya da iyi
kılınması değil, kavurucu bir özlemin yatağını bulup uzanma ihtiyacı..
Evet, bir çocuk sınıfta
yani yaşıtlarının önünde bir öğretmeni öldürdü. 8. sınıf yani orta üç. Bazen kendini hastanenin acilinde bulman mümkün.
Cioran’ın şu sözü geçerli bir açıklama olsa giderdim diye düşünüyorum. “Gerçek
bende nefes darlığı yapıyor ” doktor! Nerde çocuklar gece yarılarından sonra
Çıkıp samanyoluna bakan
Bakarak çocukluğu uzatmaya çalışan
İşleri güneşin doğuşunu yayınlamak
Bütün o çocuklar nerdeler
Kalan ne
Kızların kollarının arasından gözlenen
Samanyollarında*
Bu şiirle ben ne yaparım şair!..Söyleyecek fazla sözüm yok Eko? Güneye inip bir dama uzanmak dışında."Gökle yerin arasının açılmadığı" bir yere...Belki portakal bahçelerinin oraya, tam da oraya...Ama ne başımı göğe doğru kaldırmaya ne de yere kapaklanmaya dermanım yok. " Artık kendimize bile o kadar yakın değiliz"
Bakısları benekleyen yalnız ölüm
Ölüm geçti canlı ehram ölüm geçti
O taklar geçip gitti insan üstüne kurulu
Ve bağbozumları bizden bozulan
Artık kendimize bile o kadar yakın değiliz
Gece yarıları samanyolu yok
Gün doğmuş doğmamış
*Samanyolunda Veba, Sezai Karakoç
kunala
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder