25 Nisan 2013

YILDIZLARIN UZAKLIĞINA ÖVGÜ*

 
 

Kunala içine doğru eğildi önce. Her zaman bir işaret kalmıyor sayfaların arasında, kuyuların dibinde duruldukça kımıltısız, kendine gömülen sularda. Sonra bir şiir okudu bana, her zaman okuduğu gibi, yaşamaklardan tedirgince ama en anladığımız, her zaman kendimizi bulup çıkardığımız, en bize ait olan sesiyle.

“Anılacak günlerim olmadı mı benim”- her köşesinden dağıtılmış kısık sarı ışıklarıyla içinde biz kayboldukça genişleyen bir oda.  Akşamüstlerinin imbatlarıyla perdeleri yoklayan Bach’la bir notanın peşinden yürüyen labirente benzer Buca sokaklarından koşup gelen, alnımızı genişleten rüzgar. İzmir’de her şeyin dışında, her şeye ramak kalmış gibi bir oda. Yerlere dağılmış kitap sayfaları kimbilir hangi rüzgarın dağıttığı ...Huzur’un Nuran’ı, Tutunamayanlar’ın Turgut Özben’i. Ses ve Öfke’nin en acıklı kokusu, hanımeli. Sonra Tagor- yerlere dağılmış mısraları. Sonra Erbain, sonra Zarifoğlu, Sevda Sözleri. Malik bin Nebi, Edward Said’in Entellektüeli...Cezayir tam olarak Fanon, sonra Şeriati, sonra Frankfurt Okulu- “benim en sağlam ve dağınık ellerim.” Yerlere dağılmış sayfalara basmadan, uğultulu bir kargaşayı dünyaya doğru taşırır gibi, haritanın kimi yerlerine gidebilmeliydi insan. Bizi bekleyen yerlerine koşarken yakılan bir geçmişin küllerine korkmadan dokunabilmeliydi. O gün, orada sarı ışıktan tutuşturmuştuk odayı. İçinde kaybolacak kadar büyüyen tüm sarı ışıklı odaların bir tarihi yüklenerek tutuştuğu gibi. Sonra avuçlarımıza baktık, her zaman bir işaret kalmıyor sıkılmış yumrukların ardında. “ve onarıyorum nasıl hızla kendi gücümü”.

Bütün şiirlerin, düşüncelerin, felsefelerin bütün olup bitenin olması beklenenin içinden geçerken, kocaman bir kelime olarak hayatla göz göze o gençliğin- her birimiz için her şeyin gerçekleştiği o yerin. Matbaada dergi yetişsin diye hızla, sabahlara kadar kelimelerin ortasında, hiç bitmeyecek cümlelerin sona yakın durağında, tek virgül gibi gerisi gelmeyecek boşluklarda sık sık birbirimizin adımlarına basarak düşmeden yürüyebilmek için- çoğalt beni.

Ben hala kuzey gemilerinin sesini duymuyorum, Kunala kahverengi bir düzeni taşıyor ama gündüzleri...De ki: anılacak günlerim olmadı mı benim
*Yıldızların Uzaklığına Övgü, İsmet Özel

Erbaîn, İsmet Özel, İklim Yayınları, 120 s., 1. baskı, İstanbul 1987 [Nisan]
*şiiri seslendiren Kunala

      EKO

 

1 yorum:

  1. nefis bir şiir. Şiiri gürültüye boğmadan nefis bir seslendirme. Çok iyi çok

    YanıtlaSil