Kunala içine doğru eğildi önce.
Her zaman bir işaret kalmıyor sayfaların arasında, kuyuların dibinde duruldukça
kımıltısız, kendine gömülen sularda. Sonra bir şiir okudu bana, her zaman
okuduğu gibi, yaşamaklardan tedirgince ama en anladığımız, her zaman kendimizi
bulup çıkardığımız, en bize ait olan sesiyle.
“Anılacak günlerim olmadı mı
benim”- her köşesinden dağıtılmış kısık sarı ışıklarıyla içinde biz kayboldukça
genişleyen bir oda. Akşamüstlerinin
imbatlarıyla perdeleri yoklayan Bach’la bir notanın peşinden yürüyen labirente
benzer Buca sokaklarından koşup gelen, alnımızı genişleten rüzgar. İzmir’de
her şeyin dışında, her şeye ramak kalmış gibi bir oda. Yerlere dağılmış kitap
sayfaları kimbilir hangi rüzgarın dağıttığı ...Huzur’un Nuran’ı, Tutunamayanlar’ın Turgut Özben’i. Ses ve Öfke’nin en acıklı kokusu, hanımeli. Sonra
Tagor- yerlere dağılmış mısraları. Sonra Erbain, sonra Zarifoğlu, Sevda Sözleri.
Malik bin Nebi, Edward Said’in Entellektüeli...Cezayir tam olarak Fanon, sonra
Şeriati, sonra Frankfurt Okulu- “benim en sağlam ve dağınık ellerim.” Yerlere
dağılmış sayfalara basmadan, uğultulu bir kargaşayı dünyaya doğru taşırır gibi,
haritanın kimi yerlerine gidebilmeliydi insan. Bizi bekleyen yerlerine koşarken
yakılan bir geçmişin küllerine korkmadan dokunabilmeliydi. O gün, orada sarı
ışıktan tutuşturmuştuk odayı. İçinde kaybolacak kadar büyüyen tüm sarı ışıklı
odaların bir tarihi yüklenerek tutuştuğu gibi. Sonra avuçlarımıza baktık, her
zaman bir işaret kalmıyor sıkılmış yumrukların ardında. “ve onarıyorum nasıl
hızla kendi gücümü”.
Bütün şiirlerin, düşüncelerin,
felsefelerin bütün olup bitenin olması beklenenin içinden geçerken, kocaman bir
kelime olarak hayatla göz göze o gençliğin- her birimiz için her şeyin
gerçekleştiği o yerin. Matbaada dergi yetişsin diye hızla, sabahlara kadar
kelimelerin ortasında, hiç bitmeyecek cümlelerin sona yakın durağında, tek
virgül gibi gerisi gelmeyecek boşluklarda sık sık birbirimizin adımlarına
basarak düşmeden yürüyebilmek için- çoğalt beni.
Ben hala kuzey gemilerinin sesini
duymuyorum, Kunala kahverengi bir düzeni taşıyor ama gündüzleri...De ki:
anılacak günlerim olmadı mı benim
*Yıldızların Uzaklığına Övgü, İsmet Özel
Erbaîn, İsmet Özel, İklim Yayınları, 120 s., 1. baskı, İstanbul 1987 [Nisan]
Erbaîn, İsmet Özel, İklim Yayınları, 120 s., 1. baskı, İstanbul 1987 [Nisan]
*şiiri seslendiren Kunala
EKO
nefis bir şiir. Şiiri gürültüye boğmadan nefis bir seslendirme. Çok iyi çok
YanıtlaSil