"Hayır Milena, dengeye dil uzatmamamız gerekir!"
"... Dostoyevski'yi üne erdiren olayı bilir misiniz? Özlü bir olaydır. Biraz bu yüzden, biraz da bu büyük adın verdiği kolaylıktan ötürü yazıyorum, yoksa hiç tanınmamış birinin de başından geçseydi, değerinden gene bir şey yitirmez, anlamı değişmezdi.
.........
Yerli yerine anımsamıyorum pek, hele kişilerin adları hiç kalmamış usumda. Dostoyevski ilk romanı "Yoksullar"ı yazıyormuş. O vakitler gönüldeşi tarihçi Grigoriev'le otururlarmış. Grigoriev, romanın karalamalarını aylarca görmüş masanın üzerinde, ama romanı ancak basıldıktan sonra okuyabilmiş. Çok sevmiş; Dostoyevski'nin haberi olmadan kitabı, o çağın ünlü eleştirmeni Nekrassov'a götürmüş. Ertesi gün, gece yarısı saat üçte Dostoyevski'nin kapısı çalınmış. Grigorievle Nekras-sov gelmişler, sarılıp öpmüşler Dostoyevski'yi. O güne dek Dostoyevski'yle tanışmamış olan Nekrassov: "Rusya'nın umudu sizde" demiş Dostoyevski'ye. Bir iki saat konuşmuşlar... konuları hep romanmış. Şafak sökerken ayrılmışlar. O geceyi, yaşamının en mutlu gecesi sayan Dostoyevski pencereye dayanmış, arkalarından bakarken tutamamış kendini ağlamaya başlamış.
Nerede okuduğumu anımsamıyorum şimdi, ama o geceki duygulanmasının özünü Dostoyevski şu sözlerle belirtmişti aşağı yukarı: "Bunlar ne yetkin insanlar! Ne iyi, ne soylu kişiler! Oysa ben ne bayağıyım. Görebilselerdi içimi! Anlatmaya kalkışsam, inanmazlar ki!"
Dostoyevski'nin onlara benzemek istemesi, sonradan uydurulmuş, bir sapıklık; belki yenilmek istemeyen gençliğin son sözü etmek tutkusudur.. Hem bu anlattıklarımla da bir ilintisi yok. Bu küçük öykünün büyüsünü, usa sığmayan yanının ne olduğunu sezinleyebiliyor musunuz sevgili Bayan Milena? Şöyle sanıyorum ben: Nekrassov'la Grigoriev -genel bir görüşle -Dostoyevski'den daha üstün değillerdi elbet, ama bırakalım bu genel görüşü şimdi, Dostoyevski de o gece önem vermemiş bu genel görüşe, bir işe de yaramaz bu genel görüş tekcil olgularda; Dostoyevski'nin dediklerine bakalım, Nekrassov'la Grigoriev'in gerçekten üstün olduklarına, ama Dostoyevski'nin sonsuz bir bayağılık içinde olduğuna inanırız. Hiçbir vakit Grigoriev'le Nekrassov'a erişemeyecektir. Hele hak etmediği o büyük iyiliklerinin karşılığı hiçbir zaman ödenemez. Pencereden uzaklaştıklarım görür gibi oluyor insan, uzaklaşmalarıyla erişilmezliklerini de belli ediyorlar. Yazık ki, bu öykünün anlamı siliniyor Dostoyevski'nin büyük adının altında... Bakın uykusuzluğum nerelere götürdü beni. Boş sözler ettim, bağışlayın."
Franz Kafka
eko
.jpg)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder